Uzman Klinik Psikolog Dila Soğancı, salgın döneminde en çok zorlanılan durumun “hapsolmuşluk hissi” olduğunu söyledi.
Medicana Samsun Hastanesi Uzm. Klinik Psikoloğu Dila Soğancı, salgın sürecinin psikolojik yansımasını değerlendirdi. Psikolog Soğancı, “Pandeminin ilk döneminde (normalleşmeden önceki kısım) yoğun çalışan kitle kısıtlamalardan memnundu aslında. Ev içine, aile yaşantısına, kendine zaman ayırabiliyordu, yoğun çalışma temposundan uzak kalmak dinlendirici bir etki de sağladı. Fakat şu an süreç sıkıntılı geçiyor. Umutsuzluk duygusuyla mücadele etmek zorunda kalınıyor. Yoğun mesai saatleri olan kişiler en başta kendi kişisel ihtiyaçlarına yetişemiyorlar. Ebeveyn olup çalışanlar çocuklarını okula yollamak istemeseler bile mecbur yolluyorlar. Şu an ki süreçte insanlar olumsuz duygularla daha çok mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Danışan sayıma baktığımda hemen hemen aynı belki biraz artmıştır fakat başvuru nedenleri değişiklik gösterdi” dedi.
Sanal oyun bağımlılığı arttı
Pandemi döneminde sanal oyun bağımlılığının arttığını dile getiren Soğancı, “Aslında toplum olarak anormal bir duruma normal tepkiler veriyoruz. Daha önce yaşamadığımız, bilmediğimiz bir süreçten geçiyoruz, tecrübe sahibi oluyoruz. Herkes kaygılanıyor, korkuyor, mutsuz hissediyor sadece bu gibi duyguları ne kadar yaşadığımız ve hayatımızı ne ölçüde etkilediği önemli. Pandeminin ilk zamanlarında anksiyete bozuklukları, uyku problemleri, travma sonrası stres bozukluğu, doğum sonrası depresyon, depresyon, panik atak, obsesif-kompülsif bozukluk ile gelen danışanlarım varken şu an bu patolojilere sanal oyun bağımlılığı da eklendi” diye konuştu.
“Pandemi döneminde en zorlandığımız şey zaten hapsolmuşluk hissi”
“Toplum olarak sevgimizi dokunsal olarak göstermeye alışığız” diyen Soğancı, şöyle devam etti:
“Bu nedenler insanların temasının kesilmesi kişileri oldukça zorladı. Pandemi döneminde en zorlandığımız şey zaten hapsolmuşluk hissi. Yasak denildiği anda evde oturmak bunalttı oysaki bir gün önce yasak yoktu ve kişi yine evdeydi. O kelime kişilere kendini sıkışmış hissettirdi. İnsanlar temassız yaşamaya alıştı sarılmak, öpmek, tokalaşmak bu gibi eylemler pandemiden sonra da hayatımızda seyrekleşebilir. İnsanlarla tokalaşmak veya öpmek zorunda olmadıkları için mutlu olan insanlar da var. Yani konu insan olunca net bir şey söylemiyor, parmak izi gibi bir kişiyi temassızlık çok mutsuz ederken diğer bir kişi yaşasın zaten hiç sevmezdim diyebiliyor.”
“Birçok kişi hayatta kalmak için yaşıyor”
İnsanlar çok bunaldığını, artık vaka sayısına bile bakmayan bir çoğunluğun olduğunu kaydeden Psikolog Dila Soğancı, şu bilgileri verdi:
“İlk yasak sürecince korku vardı, medya takibi çoktu hatta bunu takıntı haline getiren kişiler de vardı. Şu an daha çok öfke, kaygı, boş vermişlik duygusu var. İnsanlar çok bunaldı ve artık vaka sayısına bile bakmayan bir çoğunluk var. Çocuk ve ergenler için özgüven ve sosyalleşme becerisi olumsuz etkilendi. Kreş, okul, etkinlikler sosyalleşebildikleri ve özgüvenlerini arttırdıkları alanlardı. Şu an ne kadar engel olmaya çalışsak da birçoğu tablet, bilgisayar başında. Günlük hayatta kendimiz için yaptığımız şeyler yok denecek kadar az. Birçok kişi yaşamda kalmak için yaşıyor veya günün temposunda kendini unutuyor. Kendimize alan oluşturabilmek, hobi edinebilmek, koşullar müsaitse yürüyüş yapabilmek, uyku ve beslenme düzenine dikkat etmek gerekmekte. Profesyonel destek almaktan kaçınmamalılar.”
Yorum Yazın