Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 70. Mali Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.
Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde (ETÜ) gerçekleştirilen TOBB 70. Genel Kurulu’na Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, bakanlar, delegeler, çok sayıda basın mensubu ve Acıpayam Ticaret Odası Başkanı Mehmet Sürücüoğlu ile yönetim kurulu üyeleri katıldı.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu Genel Kurul konuşmasına Soma’da yaşanan felaket nedeniyle duyduğu acıyı ifade ederek başladı ve konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Sizleri, şahsım ve TOBB Yönetim Kurulu adına gönül dolusu muhabbetle selamlıyorum. 70. Mali Genel Kurulumuza Hoş geldiniz. Bizlere şeref verdiniz.
Ne yazık ki hepimizi tarifsiz acılara boğan bir olayın hemen ertesinde toplandık. Soma’da 301 kardeşimizi şehit verdik. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. Kederli ailelerinin acısını yürekten paylaşıyor, başsağlığı ve sabır temenni ediyorum.
Facianın ilk günü Soma’daydık. Her şeylerini bırakıp kurtarma ekibine katılanları gördük. Pek çok kahramanlık hikâyesine de şahit olduk. İnsanlık dersi aldık. Bir arkadaşı daha orada kalmasın diye geri dönüp, yeniden madene giren cesur insanları tanıdık.
Milletimiz, Soma’nın acısını acısı bildi. Bu acıyı hisseden, yaraya bir nebze merhem olmak için çalışan herkese teşekkür ediyorum. Şehit maden işçilerimizin aileleri artık bizlere emanettir. TOBB olarak başlattığımız yardım kampanyasına katılan ve katılacak Oda ve Borsalarımıza bu vesileyle teşekkür ediyorum. Tüm iş dünyamızı da bu kampanyaya katılmaya çağırıyorum.
Ancak, geride kalanların acısını paylaşmak, sorumluluğumuzu hafifletmiyor. Bizim inancımıza göre bütün kainat insan için yaratılmıştır. Kâinattaki hiçbir şey insan hayatından önemli olamaz. Artık her alanda insan hayatı önceliğimiz olmalı. Bu bir haktır, hukuktur.
Bunun için herkes, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli. Soma faciasından sorumlu olanlar da, kamu veya özel sektör hiç fark etmez, mutlaka bulunmalı ve şeffaf bir şekilde yargılanmalı.
Kıymetli misafirler,
Dünyada 2014 ve sonrasında, alışkın olduğumuzdan farklı bir küresel ekonomik ortam bizleri bekliyor. Ben şahsen oyunun kurallarını yeniden belirleyecek ve dünyayı değiştirecek 7 küresel trendin ortaya çıktığını görüyorum.
Birincisi, küresel finansman iklimi değişiyor. Küresel kriz sonrasında parasal genişleme ve bol likidite dönemi başlamıştı. ABD Merkez Bankası FED, her sene piyasaya yaklaşık 1 trilyon dolar veriyordu. Bu sayede ülkeler, şirketler ve hatta bireyler rahatça borçlanıp, yatırım ve harcama yapıyorlardı. Ekonomiler büyüyordu.
Ama bu dönem sona eriyor. FED, piyasaya verdiği parayı azaltıp, tamamen sonlandıracak. Şimdi, hem şirketlerimiz, hem de vatandaşlarımız artık daha tedbirli, daha temkinli hareket etmek zorunda. Kamu ve özel sektör olarak, bu yeni ortama nasıl uyum sağlayacağımıza birlikte odaklanmalıyız.
İkincisi, küresel ticaret ve yatırım ortamı değişiyor. Dünyada bölgeselleşme hız kazanıyor. Bunda öncülüğü ABD yapıyor. Önce pasifik ülkeleri ile “Transpasifik” Ortaklık Anlaşması başlatıldı. Burada ABD, Japonya, Kore gibi önemli ülkeler var.
Öte yandan ABD geçen sene AB ile “Transatlantik” Ticaret ve Yatırım Ortaklığı girişimine de hız verdi. Bu iki girişim dünya ekonomik gücünün üçte ikisine denk geliyor. Bu ortaklıklar küresel ticaretin ve yatırımların yönünü belirleyecek. Bununla da kalmayacak, üretim standartlarını belirleme konusunda da büyük bir güç elde edecekler.
Bakın size çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Şu an bizim ürettiğimiz ürünler 220 volta göredir. Eğer bu ülkeler 110 volt’un standart olmasına karar verirse, ya tüm üretim yapımızı değiştirmek zorunda kalacağız, ya da bu pazarlara mal satamayacağız. Bir başka deyişle, bu yeni küresel sistemin içinde olanlar, dışarda kalanlara göre büyük avantaj sağlayacak. Türkiye olarak, bu oluşumun içinde yer almak zorundayız.
Üçüncü önemli trend değişen enerji haritası. Gelişen teknoloji sayesinde “Kaya Gazı”, giderek daha ucuz ve daha fazla üretilir hale geliyor. Bu sayede ABD’deki doğal gaz fiyatı son 5 yılda yüzde 60 geriledi.
ABD’nin yakın gelecekte doğal gazda, net ihracatçı olması bekleniyor. Bu gelişme dünyadaki yatırım tercihleri dâhil her kararı kökünden değiştirecek. Enerjide dışa bağımlı bir ülke olarak, bizim de, şimdiden bu konuya odaklanmamız gerekiyor.
Dördüncü küresel trend ülkelerarası rekabette “girişimciliğin” ana unsur haline gelmesidir. Tüm ülkeler, “yenilikçi girişimcileri” kendi topraklarına çekmek için mücadele veriyor.
Çarpıcı bir örnek daha vereyim. Amerika’da, Silikon Vadisindeki girişimcilerin %52’si ABD dışında doğmuş. Demek ki ABD geleceğe hazırlık yapıyor. Tüm dünyadan yenilikçi girişimcileri kendine çekiyor. İnovasyon şirketleri ABD’ye yerleşiyor.
Niye, çünkü daha çok girişimci çeken, yenilikçi fikirleri elinde tutan, yarının kazananı olacak. Zira “icat çıkartan” kazanıyor. Kardeşlerim, bu topraklarda, bizim genç ve dinamik bir nüfusumuz var. Ne duruyoruz? Girişimciliği cazip hale getirelim, gençleri girişimci olmaya yönlendirelim, onlara destek verip dünyada hak ettiğimiz yeri alalım.
Beşinci trend Internet’in ekonominin belkemiği haline gelmesidir. Ne yazık ki biz İnternet’i sadece sosyal medya gibi, hatta kahvehane gibi kullanıyoruz. Oysa özellikle KOBİ’ler için Internet maliyetleri düşürme ve dünyaya açılma fırsatıdır.
Internet sayesinde her KOBİ, dağıtım ağına muhtaç olmadan tüm dünyaya ulaşabilir. Bakın İnegöl’ün mobilyası, Gaziantep’in baklavası, internet üzerinden dünyaya satılıyor. İşte tek tuşla dünya elimizin altından. Ne duruyoruz, bu dev pazarı keşfedelim.
Altıncı küresel trend tüm dünyada “orta sınıfın” büyümesidir. Bunun önemini göstermek için bir rakam vereceğim. Her yıl dünyada orta sınıfa 150 milyon kişi dâhil oluyor. Yani 2 Türkiye ekleniyor. Bugün orta sınıfın mevcudu takriben 2 milyar kişi. Sadece 6 yıl sonra, 2020’de 3 milyara ulaşacak.
Küresel orta sınıfın bugün yaptığı harcama yılda 7 trilyon dolar. 2020’de bu harcama 3’e katlanacak ve 20 trilyon dolara yükselecek. İşte bu talebi karşılayacak, altyapı lazım, üretim lazım. Bu pazarlara ulaşıp, daha fazla mal satabilmek için; biz de sanayi politikalarımızı buna göre gözden geçirmeliyiz.
Yedinci küresel trend ekonomide “şehirlerin” öne çıkması. Çünkü büyüyen orta sınıf şehirlerde toplanıyor. Dikkatinizi çekiyorum. Bugün dünyanın en büyük 600 şehrinde 1,5 milyar kişi yaşıyor. Bu şehirlerin ekonomik hacmi dünya ekonomisinin yaklaşık yarısı. 10 yıl sonra bu şehirlerde yaşayanların sayısı, 2 milyara yükselecek. Üretimleri, dünya ekonomisinin, yüzde 60’ına ulaşacak.
Bunun anlamı şu. Artık dünyada sadece ülkeler değil, şehirler birbiriyle rekabet ediyor. Bakın çok ilginçtir, geçenlerde yabancı bir yayında gördüm. Rekabette öne çıkmak isteyen yabancı bir şehir, dünyanın en hızlı internet altyapısını kuruyor. Böylece ileri teknoloji alanındaki şirketleri şehrine çekiyor, şehir hızla zenginleşiyor.
İşte biz de, şehirlerimizin cazibesini artırmalıyız. Bunun için şehirlerimizin markalaşmasına, çevre duyarlılıklarının artmasına ve “akıllı şehir” olmalarına ihtiyaç var.
Değerli dostlarım işin özü, işte dünya bunları tartışıyor ve hazırlık yapıyor. Zira bu trendlere göre politika belirleyen ülkeler öne çıkacak. Kazanan onlar olacak. Bizim de bütün bu gelişmeleri gündemimize alıp, tartışıp, fikir üretmemiz gerekiyor.
Hükümetimizin son 10 yılda hayata geçirdiği ekonomik reformlar, iş dünyamıza cesaret ve güven verdi. Şimdi, reform ateşini yeniden canlandırıp, eksik kalanları da tamamlayalım. İşte o zaman bu camia Allah’ın izniyle, daha büyük hedeflere de ulaşır.
Biz hazırlığımızı yapıyoruz. Düzenli anketlerle iş dünyasının nabzını tutuyoruz. Görüyoruz ki, iş dünyamız geleceğe umutla bakıyor. Zaten umut olmadan kalkınma olmaz. Ama ihtiyaç duyulan yapısal reformlar var. Bunlardan ilk 5 öncelikli alan şunlardır;
• Vergi reformu,
• cari açığı azaltacak sanayi stratejisi,
• istihdamın teşviki,
• girdi maliyetlerinin azaltılması ve
• reel sektörün bankalarla çalışma ortamının iyileştirilmesi.
Değerli dostlarım
Son dönemde canımızı yakan hususlardan biri de Bankaların bize yüklediği maliyetler. Zaten küresel finansman koşulları yüzünden özel sektörün kredi maliyetleri arttı. Bunun üstüne bir de, bankaların her yıl artan işlem ücretleri biniyor.
Reel sektör, bankalara farklı isimler altında; harç, komisyon, dosya ücreti ödemekten bıktı. Zaten bu kadar faiz ödediğimiz bankalar, bir de dosya ücretine mi muhtaç durumda? Bu dönemde reel sektör hapşırırsa, bankacılık sektörü grip olur. Bankalara sesleniyorum; artık bu vicdansızlığı, “hep bana” anlayışını bırakın. Unutmayın, KOBİ varsa siz varsınız!
Kıymetli girişimciler,
Bu noktada iğneyi bir de kendimize batırmak ve bir özeleştiri yapmak isterim. Yaptığımız anket çalışmaları önemli bir gerçeği daha gösterdi. Şirket ölçeği ne kadar küçükse, çekilen sıkıntı o kadar artıyor. Ama bizler hala küçük olsun benim olsun anlayışını terk etmiyoruz, güçlerimizi birleştirmiyoruz.
Hâlbuki birlikte hareket etmek bizim kültürümüzde var. Şirketlerimiz artık bu kültürü harekete geçirsin, güçlerini birleştirsin. Alırken, satarken, bankayla pazarlık yaparken, güçlü olmak istiyorsanız, şirketinizi büyütün. Bunun için sermayeniz yoksa ortaklık kurun, birleşin. Halka açılın.
Sayın Başbakanım,
Sizin talimatınızla Oda-Borsa Başkanlarımız ve başarılı işadamlarımız için yeşil pasaport çalışmaları yapıldı. Ancak buradan defalarca dile getirdim, bunları hayata geçiremedik. Yeşil pasaportlu zihniyet buna engel oldu.
Unutmayalım, ülkemizi sadece bürokratlarımız değil, iş adamlarımız da temsil ediyor. Girişimcilerimizin itibarı, ülkemizin itibarıdır. Başarıları, ülkemizin başarısıdır. Artık bizim ayağımızdan şu prangaları söküp atın! Biz de Türk firmalarını dünyaya açalım.
İş âleminin önemli bir sıkıntısı da bölgesel kalkınma ajanslarında özel sektörün ikinci plana atılması. Biz yerel kalkınma projelerinin hayata geçirilmesi için Kalkınma Ajanslarına çok önem veriyoruz.
Bunu sağlamak için de, yerel aktörlere daha etkin rol verilmesini gerekli görüyoruz. Başta Valilerimiz olmak üzere bürokratlarımız, gittikleri illerde belirli bir süre için görev yapıyor. Yani ne ilin geçmişini hissedebiliyor, ne de projelerin öncesini ve sonrasını takip edebiliyor.
Oysa Oda ve Borsalarımız o şehrin hafızasıdır, iş âleminin asli temsilcileridir. Şehirleri için yapılan projeleri kendi işleri gibi sahiplenip sonuna kadar takip ederler. Bu nedenle İl ve Bölgelerde Kamu-Özel sektör el ele vermeli, öncelikler ortak akılla belirlenmeli.
Hedeflerimize ulaşacağız. Hayalleri hep birlikte gerçek yapacağız. “Varmak için menzile, yürüyeceğiz gündüz gece.” Yarın bizimdir, yarın Türkiye’nindir, yarınlar bu milletindir.
Allah gönlümüzü zengin, emeğimizi ve kazancımızı bereketli, milletimizin birlik ve beraberliğini daim kılsın. Yolumuz açık olsun. Allah hepimizin yardımcısı olsun.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise TOBB Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada toplantının Türkiye'ye ve ekonomiye hayırlı olmasını dileyerek ve Türk ekonomisine verilen katkılardan dolayı teşekkür ederek başladı.
Konuşmasının başında Soma'daki maden faciasında hayatını kaybeden 301 işçi için Allah'tan rahmet ve ailelerine, millete başsağlığı dileyen Erdoğan, TOBB'a Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu ve ekibinin Soma ziyareti ve başlatılan yardım kampanyasından dolayı şükranlarını ifade etti. Başbakan Erdoğan, Türkiye genelindeki tüm oda, borsa ve birliklere, reel sektörün tüm temsilcilerine, işverenlere, sanayicilere ve esnafa Soma'ya verilen maddi ve manevi destek nedeniyle teşekkür etti.
Soma'daki kazanın ardından Türk milletinin örnek bir dayanışma sergilediğini, geçmişte yaşanan pek çok acı hadisede olduğu gibi Soma kazasında da milletin bir ve bütün olduğunu vurgulayan Erdoğan, yürekleri dağlayan bu acının yasının hep birlikte tutulduğunu kaydetti.
-Beraber çalışmalar da yaptık
Başbakan Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) 70. Mali Genel Kurulu'nda bir konuşma yaptı. Erdoğan, TOBB ile birlikte çalıştıklarını, hedef birliği yaptıklarını, kader ortaklığı yaptıklarını ve Türkiye ekonomisini 3 kattan fazla büyüttüklerini belirterek, TOBB'a ekonomiye sağladığı katkılardan ve sadece kendi sofralarındaki değil, binlerce insanın sofrasındaki ekmeği büyüttükleri için şükranlarını sundu. Erdoğan, AB sürecinde, Türkiye'nin itibarının artması, ayyıldızlı bayrağın daha özgür dalgalanması, ülkenin daha fazla tanınması ve yatırımların dünyaya yayılması için TOBB ile birlikte yürüdüklerini kaydetti.
TOBB ile birlikte ecdadın tarih boyunca ulaştığı yerlere ulaşmaya gayret ettiklerini, mazlumun elinden tuttuklarını, afetlere birlikte ulaşıldığını, ecdat yadigarı eserlerin birlikte ayağa kaldırıldığını, gümrük kapılarının birlikte elden geçirildiğini ve vizelerin birlikte kaldırıldığını anlatan Erdoğan, "2002 yılında 42 ülkeye vizesiz girebilen ülkeydik. Fakat şu anda 70 ülkeye bugün vizesiz girebilen ülke konumuna geldik. Bunlar durup dururken olmadı. Bu ilişkilerimizin ne denli olumlu istikamette geliştiğinin en güzel ifadesidir. Türkiye içinde 81 vilayetin kalkınması için birlikte mücadele verirken, yine birlikte Filistin dedik, Somali dedik, Suriye dedik, Myanmar dedik, Bosna-Hersek dedik. 12 yıl boyunca kamu ve özel sektör bir araya geldik. Sadece ekonomiyi birlikte büyütmedik. Refahı artırdık, demokrasinin standartlarını büyüttük, insan hak ve özgürlüklerini birlikte ilerlettik" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, 30 Mayıs 2013 ile 30 Mart 2014 arasında yaşanan hadiselerin özellikle iş dünyasına çok önemli mesajlar verdiğinin altını çizerek, TOBB'un delegeleri arasında yapılan ankete katılanların yüzde 32'sinin son bir yılda satışların arttığını, yüzde 34'ünün satışların azaldığını, yüzde 34'ünün de satışların aynı kaldığını ifade ettiğini dile getirdi.
-Anayasa çalışmaları
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Uzlaşma Komisyonunun 60 maddede uzlaşma sağladığını hatırlatarak, "Sayın Başkan diyor ki 'Biz bunu çözmeye hazırız.' Kendilerine arkadaşlarımı gönderiyorum, o zaman 47'deydi, dedik ki, 'Buyurun biz hazırız, hadi gelin bunu yapalım.' Beyefendi bunu kabul etmedi. Dedi ki '4 partinin 4'ünün de buna katılması lazım.' İkimizin oyları buna yetiyor, gelin bunu hemen yapalım. Yani MHP'yi, HDP'yi niye bekliyoruz. İkimiz beraber bunu yapalım. Tayyip Erdoğan sözünün adamıdır, eğer sözlerinin adamıysa gelsinler beraber bunu yapalım" dedi.
-"Bütün engellemelere rağmen seçildi ve 7 yıldır bu işi yürütüyor, başarıyla"
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "sivil cumhurbaşkanı" ifadesini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sen nesin? Sivil değil misin? Hadi aday ol. Ben de sivilim. Sayın Demirel sivil değil miydi? Turgut Özal sivil değil miydi? Sayın Sezer sivil değil miydi? Siz siville neyi ifade ediyorsunuz? Hala apoletli arıyorsanız o ayrı mesele ama sivil arıyorsanız kusura bakmayın, biz demokratik parlamenter sistem içerisinde sivil milli iradeyi temsil edenleriz. Bunu göreceğiz ve bundan da hiçbir zaman gocunmayacağız. Bir siyasi parti, başkanını da aday gösteriyor, içinden herhangi bir arkadaşını da aday gösteriyor. Nitekim en son olarak Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ü aday gösterdik, Dışişleri Bakanımızdı, o da sivildi. Bütün engellemelere rağmen seçildi ve 7 yıldır bu işi yürütüyor, başarıyla."
Yorum Yazın