BAŞKAN ŞEVKAN HOROZ GAZETESİNE RÖPORTAJ VERDİ
ACIPAYAMAcıpayam Belediye Başkanı Dr. Hulusi Şevkan'ın, Denizli'nin en çok okunan gazeteleri arasında yer alan Horoz gazetesi muhabiri ile yaptığı röportaj bugün yayınlandı.
Acıpayam Belediye Başkanı Dr. Hulusi Şevkan'ın, Denizli'nin en çok okunan gazeteleri arasında yer alan Horoz gazetesi muhabiri ile yaptığı röportaj bugün yayınlandı. Öğrenciliğinden Acıpayam Belediye Başkanlığına uzanan hayatına, Acıpayam'ı Acıpayam yapan çalışmalardan hayallerine ve siyasal konulara yer verilen röportaj bu gün okuyucuları ile buluşu. 20 Ocak 2015 Tarihli Denizli Horoz Gazetesinde yer alan röportaj şu şekilde:
Yeşilova’nın Horuz Köyü’nde başlayıp, Fransa’da devam eden, Nazilli’den Acıpayam’a, Samsun’a, hatta Diyarbakır’a uzanan bir özgeçmişiniz var. Dodurga’daki görevinizden sonra Acıpayam’da kalmanızdaki etkenler neler oldu?
Eğitim amacıyla Türkiye’nin birçok ilinde bulundum. Diyarbakır’da benim çok sevdiğim asıl mesleğim olan tıp eğitimine başladım. İlkokulu Yeşilova’nın Horuz Köyü’nde doğdum ve ilkokulu orada bitirdim. Anne ve babamın yurtdışında olması dolayısıyla iki yıllık Fransa maceramız var. O günlerde Fransa’daki yabancıların eğitim şansları çok azdı. Orada okumamız mümkün değildi. Veteriner hekim olan kardeşimle Türkiye’de kalmaya karar verdik. Nazilli’nin bir köyünde halam oturuyordu. Babam orayı uygun gördü. Sonrasında Nazilli Yenimahalle Ortaokulu’na kaydım yapıldı. Üç yıllık ortaokul eğitimimden sonra Acıpayam’a gelmem gündeme geldi. Acıpayam’a o yıllara kadar hiç gelmemiştim. Babamın arkadaşları vardı Acıpayam’da. Onların gözetiminde Acıpayam’da kalmaya başladık. Derken Acıpayam’ı sevdik, gençlik yıllarımız burada şekillendi. Arkadaşlar edindik. Çevremiz burada oluştu ve Acıpayam’ı çok farklı, aydın bir yer olarak gördük. Sonrasında üniversite eğitimi gündeme geldi ve Samsun Yüksek Öğretmen Okulu’nda bir yıl eğitim gördüm. Ancak küçüklüğümden beri hep hekim olmayı istemiştim. O duygularım nasıl oluştu bilmiyorum ama hep büyüklerim bile bana ‘doktor olacak bu çocuk’ derlerdi. Ve Samsun’da tekrar sınavlara girdim, Diyarbakır’ı kazandım. Sonrasında kura çektim yine Diyarbakır çıktı. Mecburi hizmetim bittikten sonra çok sevdiğim Acıpayam’a dönmek istiyordum. Bu hayalim gerçek oldu ve Dodurgalar kasabasına gelip sağlık ocağında 4.5 yıl çalıştım. Dodurgalar’da bu yüzden benim için çok değerlidir. Sonrasında ilçe merkezine gelmeyi düşündüm. Ve Devlet Hastanesi acil polikliniğinde başladım. Acil vakaları çok seven biriyim. Bu tür vakalarda insanlarımıza yardımcı olmak bana heyecan veriyor. Sonrasında değişik siyasal görüşteki arkadaşlarımız belediye başkanlığı görevini aklımıza düşürdüler. Yoksa benim belediye başkanlığı yapmak gibi bir fikrim yoktu. Diyarbakır’da da farklı siyasal toplantılara giderdim ancak böyle bir yatkınlığım yoktu. Rahmetli Erbakan’ın, Erdal İnönü’nün, Özal’ın mitinglerine bile gitmiştim. Bu insanlar ne diyor diye merak eder giderdim. Ama hiçbir zaman şu siyasi partinin surasında yer alayım diye heveslenmedim. Tek düşüncem hekim olarak insanlarımıza yardımcı olmaktı. Ama kısmette siyasete atılıp belediye başkanı olmak da varmış. Tabi kimse başımıza silah dayayarak belediye başkanı olacaksın demedi. Demek ki içimizde böyle bir duygu da varmış kenarda köşede. Arkadaşlarımızın ortaya koydukları düşüncelerden kaçamadık. Hatta eşimle birlikte bu sorumluluktan kaçmak için tayin falan mı istesek diye düşündük. Ama böyle bir görevden kaçamazdık. Hatta bir emekli öğretmenimin bana dediği şey şudur; ‘Lütfen oğlum kabul et. Bana da bir görev ver. Hergün gelip makamındaki masaları sehpaları sileceksin dersen seve seve yapacağım. Artık Acıpayam için bu kadar gerekli’ demişti. Bütün bu yaklaşımları karşısında, ‘Hayır ben rahatımı bozamam’ diyemezdim. Ekmeğini yiyip suyunu içtiğim Acıpayam’a yapılacak bir hizmet varsa vefadır dedik ve bu işe girdik.
CHP’de başlayan belediye başkanlığınızı 2011 yılında AK Parti’de devam ettirmeye karar verdiniz. Bunun nedenleri nelerdir?
Ben o günlerde değerli dostlarımıza şunu sordum; ‘Beni seçmenizin nedeni neydi?Bu prensiplerininiz düşünün yazın, ona göre beni yargılayın.’ O günlerde CHP’li kardeşlerim, MHP’li kardeşlerim bizimle birlikteydi. Demokrat Partililer bizimle birlikteydi. Hatta şunu da söylemenin artık bir sakıncası yok. Çünkü onlar da yargılandılar parti içinde bu anlamda, o günkü AK Parti ilçe yönetimi bize oy verdi. En azından ben buna inanıyorum. Biz zaten kendimizi de CHP temelli, partiler üstü halk birliği olarak tanıtmıştık. Şu anda bile halkın belediye başkanı olduğumuzu sık sık deklare ediyoruz. Bize nefretle bakan vatandaşımızın da belediye başkanıyım. O bize nefretle baksa da biz ona gönülle, yürekle bakmamız gerek. Bazen parti içerisinde ufak tefek sıkıntılar oldu. Ama zamanla hiçbir sorun kalmadı ve CHP’li kardeşlerim bile bana haklısın dedi. Bunun göstergesi de, son seçimde CHP’li seçmenimizden bile oy almam oldu. Ayrılırken çok düşünmüştüm ayıp etmiş olmak adına. Belki de o günlerde kırılganlığımız ve acemiliğimiz vardı. Belki şu anki konumumuz olsa istifa etmezdeik bilemiyorum ama bazı şeyler nasip kısmet meselesi. Sayın Zeybekci ben CHP’li belediye başkanı iken bile beni sık sık arardı, vekillerimiz arardı. İsteklerimizi sıkıntılarımızı sorardı. Bilal Uçar vekilim bile yeri geldi bana; ‘Başkanım sen başka partidensin ama lütfen bunu düşünme. Biz iktidar partisiyiz. Senin bizden herhangi bir isteğin olduğunda rahatlıkla ara’ derdi. Bu konuda hep sıcak yaklaşımlar oldu. Bunların soucunda; Mademki ben halkıma hizmet vermek istiyorum, o halde AK Parti’ye geçmemin demokratik hukuk sınırları içinde bir sakıncası olmadığını düşündük. Ben hep ilk seçildiğim günkü prensipler içindeyim. Bunu da vatandaşlarımıza sık sık anlattım. Cumhuriyete, Atatürk’ün ilke ve devrimlerine sıkı sıkı bağlı, bu ülkeyi seven bir insanım. Beni sadece parti ambleminden dolayı seçenlerden özür diledim.
Son seçimlerde karşınızda İlhan Özcan gibi hatrı sayılır bir rakip vardı. Buna rağmen seçimde AK Parti’nin Türkiye ortalamasının üzerine çıktınız. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Geçen dönemden bir puan fazla aldım. İlhan abi benim sevdiğim bir insan. Biz bu yüzden ciddi bir rekabet bile yapamadık. Her karşılaştığımızda sarıldık. Seçim çalışmalarımızda bizim bulunduğumuz ortama onlar geldiyse saygı gösterdik programımızı bitirdik ve onlara devrettik. Onlara engel olan programlarımızı erteledik. Nezaket kuralları içerisinde çalışmalarımızı yürüttük. Çünkü eski dava arkadaşımız, abimizdi. Zaten seçim çalışmalarımızda vatandaşlarımıza hiç bize oy verin demedik. 30 Mart günü sizin için ne iyi olacaksa Rabbim size onu nasip etsin dedik. Hatta İlhan ağabeyin köyünde hiç çalışmadık. Sadece Büyükşehir yasasını tanıttık ve köylülerimizle çay içtik. Ama ben Akşar’da İlhan Özcan’dan fazla oy aldım. Hekimliğim sırasında bizim gitmediğimiz köy kalmadı. Hep sıcak ilişkiler kurduk. Sonrasında insanlar bizim büyük büyük nutuklar atmadığımızı, gerçekçi olduğumuzu gördüler. Yaraları varsa ona bizim merhem olacağımıza inandılar. Bir de Ankara’ya güveniyorlardı. Recep Tayyip Erdoğan’ı çok seviyorlar. Biz bu konuda bir kompozisyon oluşturduk diye düşünüyorum. İyi bir sinerji oldu. Büyükşehir Belediye Başkanımız Osman Zolan’ın da büyük etkisi var tabi. Onun nezaketi ve alçak gönüllülüğü. Tek başına Hulusi Şevkan değil, bir kompozisyon diyelim.
Acıpayam’a yaptığınız en önemli hizmetler neler oldu?
İlk göreve geldiğimizde duvarımıza bir yazı yazdık; ‘Bizim rehberimiz, akıl, bilim ve milli değerlerimizdir.’ Bu rahmetli Atatürk’ün sözüdür. Acıpayam belediyemizi akıl ve bilimle yöneteceğimize başından beri söz verdik. Yol yapımından, bina yapımlarına kadar mühendislik gerçeği, bilim dalı gerçeği var dedik. Hiçbir yerde çalışmalarımızı yaparken popülist yaklaşımlarda bulunmadık. Vatandaş bizim yüzümüzden rezil günler yaşasa bile aceleci davranmadık, olacak neyse onu yaptık. Örneğin altyapı çalışmalarına ciddi ağırlık verdik. Yağmur sularına ciddi ağırlık verdik. Yol yapımlarında mümnkün mertebe engelli vatandaşlarımızın da geçebileceği hale getirmeye çalıştık. Kaldırımları düşürdük. Sayın bakanımızın Pamukkale’de bir sözü vardı; ‘Kaldırımlarınızı 8-10 cm.’e indirin.’ Biz de onu gerçekleştirdik. Halkımızın dinlenebileceği bir alan yoktu. Evkara Erenler Çamlık dediğimiz alan deyim yerindeyse şişe ve cam fabrikasının çöplüğü gibiydi. Rezalet bir ortamdı. İlk göreve geldiğimizde anaokulu öğrencileri piknik yapacaktı. O kadar berbat bir ortamdı ki hemen kolları sıvadık ve önce temizlik yaptık. Sonrasında burası halkımızın nefes alabileceği bir yer olsun. Gece gündüz çalıştık ve güzel bir ortam yarattık. İşte Acıpayam diyebileceğimiz bir yer haline getirdik. Yine 80’li yıllarda yapılan bir belediye işhanımız vardı. Burayı öğrenci yurdu yapmak istedik. Projeyi yaptık, başladık duvarları yıkmaya. Ancak binanın sağlamlığı konusunda içime sinmeyen bir şeyler vardı. Gece rüyama girdi. Boyalı kınalı bir bina yaptık, gencecik öğrenciler içinde cıvıl cıvıl. Ama bina rüyamda yıkıldı. Adeta kabustu. O gün sabaha kadar uyumadım. Ertesi gün ilk işim binanın denetimini sağlamak oldu. Özel şirket gelip denetledi ki; içler acısı durum ortaya çıktı. Beton derecesi 15 olması gerekirken çoğu yerde 3’tü.. Binayı yıkmaya kalktık önümüze bir sürü engel çıktı. Konu Bölge İdare Mahkemesi’ne gitti. Biz de rapor sunduk. Sonuçta binayı yıktık. Şu an orada güzel bir işhanımız oldu. O binada 500-600 civarında öğrenci kalacaktı. Hedefimizde hayırseverlerimizin de desteği ile yeni bir yurt yapmak var.
Bundan sonraki dönemde Acıpayam ve mahalleleri ile ilgili projeleriniz neler? Yeşilyuva’ya yakınlığınızı biliyoruz. Ayakkabı sektörünün ön planda olduğu bu mahalle ile ilgili projeleriniz ve destekleriniz ne olacak?
Tüm mahallelerimiz belediyemizin gözetiminde. Öncesinde özel idaremiz güzel işler yapmışlar. Ancak ihale edilmiş, müteahhitlerimiz gelip yapmışlar. Şimdi ise belediyemizin hesap ve kitabıyla, metresiyle, cetveliyle yapıyoruz. Biz yeni mahallelerimizde bu anlayışla çalışmalara başladık bile. Biz burada boyalı ayakkabılarımızla nasıl yürüyorsak, köy yollarımızdaki çocuklarımız da oralarda bu şekilde yürüyebilmeli. Zaten ilk etapta açtığımız okul yollarımız oldu. Her mahallemizde mutlaka altyapı ve yollarımız bitirilecek. Altyapılar zaten Büyükşehir Belediyemizle koordineli yapılıyor. İnşallah baharla birlikte tüm mahallelerimizde ciddi bir temizlik çalışması olacak. Hayvancılık konularında ciddi desteklerimiz olacak. Örneğin Apa mahallemiz hayvancılıkla çok uğraşan bir yer. Ancak çok kötü bir yer. Bunu söylemekten çekinmiyorum; derler ki Apalılar bayramda sırıkla bayramlaşırlar. Çünkü çamurdan birbirlerine gitmeleri mümkün değildir derler. Biz 21. Yüzyılda bunun olmasını istemiyoruz. Hayvancılık konusunda organize bir alan kurma projemiz var. Konu belediye meclisimizde. İnşallah Apa bölgemiz hayvancılığı daha modern yapan bir mahallemiz olacak. Tüm mahallelerimizde kapalı pazaryeri ve sosyal etkinlik alanları olacak. Halı sahalar, futbol sahaları. Birçok yapılacak iş var. Ancak bunlar sırayla olacak. Okulumuzun yolu kötüyken Minik minik yavrularımız okul yolunda çile çekerken tabi ki gidip halı saha yapmayız.
Bundan sonraki siyasi hayatınızın rotası ne olacak?
Acıpayam halkı beni çok iyi tanır ki, benim gözümün içine bakan bir insan iyi-kötü ne düşündüğümü bilir. Bu yüzden vatandaşımız Acıpayam belediye başkanlığı görevi dışında bir şey istemediğimi bilirler. Acıpayam’daki hedeflerimize ulaşalım, zaten kenara çekiliriz. Örneğin olmazsa olmazımız olan bir kültür merkezi projemiz var. Yakında inşallah şekillenecek. Konferans salonundan cep sinemasına, sergi salonuna kadar kapsamlı bir merkez olacak. Estetik açıdan Acıpayam’a yakışan bir yer olacak. Antalya yolundan geçenler de burası ne diye dönüp bakacaklar. Bu projeyi gerçekleştirmeden bir yere de gitmeye niyetim yok.
Başkan Şevkan: "Her Denizlili Yeşilyuva ayakkabısı giymeli"
Acıpayam’da her mahallemizde kendine özgü ürünlerimiz var. Her mahallemiz de kendi ürünleri için festival ister. Ama biz festivale karşı bir belediyeyiz. Biz kültür etkinlikleri adı altında farklı bir konsept yaratmaya çalışacağız. Bu etkinliklerimizde ürünlerimizin tanıtımından ziyade tiyatro gibi etkinliklerimiz de olacak. Örneğin Yeşilyuvamızın ayakkabıcılık mesleği. Tarihimizin derinliklerine inen bir meslek. Yeşilyuva bizim gözümüzde biraz farklı görünüyor. Yeşilyuva’nın ayakkabısı hep ‘gaysar ayakkabısı’ olarak görülmüş. Oysa ayakkabılarımız son derece kaliteli ve usta ellerden çıkan sağlam ayakkabılar. Şahsen ben giyiyorum. Çocuklarım ve eşim de severek giyiyor. Ben istiyorum ki başta 56 bin nüfuslu Acıpayam olmak üzere herkes birer çift Yeşilyuva ayakkabısı giymeli. Yıllarca Yeşilyuvalı insanlarımız kendi imkanlarıyla bir şeyler yapmaya çalışmış. Ancak burada zaman zaman siyasal kırıklıklar meydana gelmiş. Zaman zaman belli kırgınlıklar olmuş. Ancak biz bunları kaldırdık. Sayın Bakanımız Nihat Zeybekci’nin çok değerli bir sözü vardır; ‘Biz birbirini seçme hakkı olmayan kardeşleriz.’ Yeşilyuvalıyı olduğu gibi bağrıma basmam lazım. Yeşilyuva’da bizi olduğumuz gibi bağrına basması lazım. Yeşilyuvalı kardeşlerimizin birbirleriyle hiç hesapsız kucaklaşması lazım. Yakın zamanda bu mahallemizde teknik bir gezi yaptık. Bir akaryakıt istasyonumuzun açılışını yaptık. Orada gördüm ki Yeşilyuvalı kucaklaşmaya hazır. Burada bir sanayi sitemiz var ama bakımsız kalmış. Öncelikle belediye olarak oranın bakımına başladık. Ruhsatlandırma çalışmaları var şu an. Bu çalışma tamamlandığında Sayın Bakanımız Zeybekci’yi kısa süreliğine de olsa Yeşilyuva’da ağırlamak istiyoruz. Bu ruhsatların bakanımız tarafından verilmesini çok istiyoruz. Özellikle fuarlara katılmaları ve kendilerini yenilemeleri konusunda belediye olarak her türlü imkanı sunacağız. Yani şu an en büyük ihtiyaçları birlik ve beraberlik. Gerisi Yeşilyuva için kendiliğinden gelecektir."